Yas, kayıp durumunda gelişen gerçeği kabul etmeyi ve ona tekrar uyum sağlamayı içeren psikolojik bir süreç olarak tanımlanır. Yas; kişinin kaybetmeye, ihanete, sınırlarının ve yaşamının bir sonu oluşuna karşı, her zaman savunmasız olduğunu kabullenmesi anlamına gelir. Freud yasın sonucunu şöyle tanımlar: “ Yas tutmanın amacı, yaşamda kalanın anılarını ve umutlarını ölenle bağlantılı anılardan ve umutlardan ayırmaktır. Bireyin dış dünyadaki bir gerçeği kabul etme ve iç dünyadaki ilgili değişiklikleri yönlendirme çabasıdır”. Yas tutmanın beraberinde getirdiği acı dolu hislerden kaçınmak için bir çok savunma düzeneğine başvurulur. Bu savunmalar yaşamsal açıdan önem taşımakta ve hastalar tarafından parçalanma ve ruhsal ölümü, acıyı yaşamayı engellemek için kullanılmaktadır.
Bağımlılıkta temel duygu; yalnızlık, parçalanmışlık, boşluk duygularıdır. Kayıpla birlikte tüm bu ruhsal acılar, içsel çatışmalar yeniden canlanmakta bireyin tüm savunma düzenekleri zayıflamakta, alkol ya da madde kullanımıyla bu duyguların kontrolü sağlanmaya çalışılmaktadır. Bağımlı kişinin öfke, kaygı, sıkıntı, hüzün, boşluk duygularını bastırma ve yaşamaması kayıpla ile birlikte daha komplike bir hal almaktadır.
Tedavide ek psikiyatrik hastalıklar varsa onların ayırdedilmesi önemlidir. Bu ek hastalıklara yönelik veya ihtiyaç varsa bağımlılık tedavisi için farmakoterapiler önerilir. Bilişsel davranışçı terapiler, destekleyici psikoterapi, EMDR uygulanan terapler arasındadır. . Tedavide özellikle destekleyici psikoterapi hem yas, hem bağımlılık tedavisini birlikte çözümleyebilmek açısından etkin, bütünleyici bir yöntemdir. Yas ve ilişkili duyguların tanınması, kayıp sonrası uyuma yönelik savunma düzeneklerinin geliştirilmesi, uyum bozucu savunma düzeneklerinin bırakılmasının desteklenmesi, benlik saygısının arttırılması ve sağlıklı nesne ilişkilerinin geliştirilmesi tedavinin ana hedeflerindendir. Yas sürecinde bağımlılık ve yas ile ilişkili diğer patolojik durumların tedavisi aynı anda ele alınmalıdır.